Kaybettiklerimiz Anısına
Merhabalar!
Bendeniz, sınavda sorularını çözüp, kâğıdını öğretmenine teslim eden bir öğrenci, yaşamını çaylaklıkta profesyonelliğe ulaşmış bir kişi, bitirilmemiş bir sigara, unutulduğu için soğuyan bir bardak çay, söylenmeye utanılmış dilin ucunda kalan yarım bir söz, sevgiliyi uğurlarken yolculuğuna son kez tutulan eli, edilen son vedayım. Ben yarınını sonsuzda bekleyen, üzerine yorgan diye toprağı örtenim. Sevdiğimi düşlerken, sağ yanıma dönmüş sorgu meleklerini bekliyorum. Çok şaşırdınız değil mi? O zaman size nasıl olduğunu anlatayım.Ömür!
İyi hatırlıyorum, dün sabah uyandım. Elimi yüzümü yıkadım,
ailemde ki her bireyi ayrı ayrı öperek uyandırdım. O güzel kahvaltı soframızı ve ailemin güler
yüzlülüğünü size anlatamam. Çocuklarımla
biraz vakit geçirdikten sonra hazırlanıp, ömrümün bitimine kalan süreyi
çalıştığım yerde devam etmeye gittim. İşe
geldiğimde herkes ayrı güler yüzlü, herkes ayrı bir mütevazı, herkes ayrı bir
saygılı. Bizim asık suratlı Asım amca bile gülüyordu bugün. Sağlığım bile o gün
bana izin verdi, mutlu olmam için. Şaşkın ve hayretler içinde ömrümün en
huzurlu gününü yaşıyordum. Hatta iş yerinde birkaç hata yapan personel bile
oldu ama patronun şekerliği üstünde idi. Hiç kızmadı. Hatalı yapılan işin
ücretlerini personelin aylığından kesilmeyeceğini söyledi. Hâlbuki ben ne
korkmuştum. “Eyvah! Şimdi bu huzur bozulacak. Tüh ulan tamda alışmıştım şu
melete” diye. Körü körüne felaket tellallığı yaptım.
Ani Ölüm!
Herkes işine geri dönmüşken, beyaz takım elbiseli, uzun
saçlı, yakışıklı mı yakışıklı orta yaşlı bir beyefendi geldi ve “hadi
gidiyoruz” dedi bana. Şaşkınlık bir yana hiç sual etmeden takıldım
peşine. Ne bir eşya ne de yolculuk için
para. Üzerimde yer alan cüzdan, telefon, iş kıyafeti ne varsa bıraktım ve o
beyefendi ile yürümeye devam ettim. Yolumuzun uzun olacağını hissediyordum. Fakat
soru sormayı hiç düşünmeden yolumuza devam etmeyi tercih ettim. Uzun bir yolun
sonunda birden kendimi kefene sarılırken buldum. Beni saranlar hakkımda
konuşurken öğrendim ki, kalp krizi geçirmişim. Demek ki o beyefendi Azrail idi.
Hep anlatılırdı büyüklerimiz en yakışıklı melek diye ama bu kadarını ben bile
beklemiyordum. Arada ölümü düşünüyordum. Azrail bana eşim olarak görünür öyle
canımı alır diye tahmin ediyordum ama hiçte öyle olmadı. “Son kez görmek
isteyenler gelsin” diye seslendi görevli arkadaşlar. Bende gelenleri
izliyordum. Hepsine seslendim ama kimse beni duymuyordu. Beni hep güler yüzle karşılayanlar, ağlayarak
uğurluyordu. Hâlbuki ölümümde de beni gülerek uğurlamalarını isterdim. Başucuma
gelen annemin ayrı, eşimin ayrı, babamın ayrı, çocuklarımın ayrı feryadı vardı.
Bu kadar kötü müydü ölüm? Kaybettim diyorlardı her seferinde. Ben bunu hep
çocukken oyunlarda derdim. Yandın, kaybettin ver bilyeleri diye. Burada ise
bambaşka anlamı varmış bu sözün. Evet onlarla
bu dünyada yolum ayrılmıştı, artık onların yanında olamayacaktım. Anlıyorum ki çocuk iken dediğimiz kaybettim sözü
çocukluğumuzda ki kuru kuruya kaybettim demek değilmiş, asıl bu konuda yarım
kalıyor ve kaybediliyormuş. Beni kucaklayıp
tek kişilik yatağıma, kıyamete kadar kalacağım hücreme götürüyor tüm
sevdiklerim. Ne kadar da titiz ve
dikkatliler. İncitmeyin diyordu yukardan büyüklerim. Canı bir daha yanmasın
diyerek ağlıyordu anneciğim. Biliyordu ama yüreği kabullenemiyordu bu durumu. Tahtımdan
indirdiler topraktan yatağıma yatırdılar beni. Üzerime de gül atar gibi dökmeye
başladılar toprağı. Ne garip yatağım ve yorganım aynı üründen. Üzerimde
örtüldükten sonra meleklere seslenmeye başladılar. “koruyun bu kulu” diye. Meleklerin
selam ve duasını alındıktan sonra, tüm sevdiklerim bir bir gittiler. Geriye ben
ve amellerim kaldık. Gözyaşı ile ıslanan
toprağıma bir de yağmur eklendi. Artık burada işimiz bitti. Kıyamete kadar
bekleme vakti.
Son!
Merhaba değerli blog okurları, kendimce ölümü ve sevdiklerimizi
kaybetmeyi onların gözünden anlatmaya çalıştım. Ne kadar etkilidir bilemem ama
ben ölüm kelimesini ne zaman duysam dinginleşirim ve kendimi sorgularım. Rabbim
dilimizden Sübhanallahi ve bi-hamdihi sübhanallahi'l-azim zikrini
düşürmesin. Son sözümüz Efendimiz (s.a.v)'den olsun: "Akıllı
kimse ölümü en çok hatırlayan ve ölümden sonrası için çalışandır." (İbn
Mace, Zühd 31)
Yorumlar
Yorum Gönder